Türk futbolunun, İstanbulspor ve Fenerbahçe’nin efsane isimlerinden biri olan Alpaslan Eratlı, 15 yıllık kariyerine şampiyonluklar, sayısız kupalar sığdırdı. 10 yıl formasını giydiği Fenerbahçe’de 3 yıl boyunca da kaptanlık görevini yürüten Alpaslan Eratlı 1982-83 sezonun ardından yaptığı jübile ile futbol hayatını noktalarken, kariyeri boyunca 29 kez A milli, 4 kez de ümit milli takımın formasını giydi.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1948 İstanbul doğumluyum. İstanbul Cerrahpaşa’da büyüdüm. Okul hayatım oldukça sıkıntılıydı. İlkokulum evimizin en az beş kilometre uzağındaydı. O zamanlar gidip gelmek zor olduğu için epey sıkıntı çektiğimi söyleyebilirim. Daha sonra okulu değiştirip Aksaray’da Deneme İlkokulu var, oraya yazıldım. Sonra Pertevniyal Lisesi’nde eğitimime devam ettim. Liseyi bitirdikten sonra Galatasaray Üniversitesi Kimya Fakültesi 3. sınıfa kadar okudum. Futbol sevgisi ağır bastığı ve deplasmanlara gidiş dönüş zor olduğu için ne yazık ki tahsil hayatım devam etmedi.
Futbolla tanışma hikayenizden bahseder misiniz?
Biliyorsunuz eskiden şimdiki sahalar yoktu, arsalarda futbol oynuyorduk. Bizim bahçede boş arsa vardı orada kardeşimle karşılıklı maç yapardık. Futbolla tanışma hikayem böyle başladı. Babaannemin topuklu ayakkabılarıyla oynardım. Hafif topuklu olduğu için krampon gibi düşünürdüm. Futbol oynayabileceğimiz
çok yer vardı. Kumluk dediğimiz yer vardı mesela ben futbolumu burada ilerlettim. İki tane binanın arasında 30 metre falan eninde 10 metre falan uzunluğunda bir sahaydı. 3’e 3 futbol oynuyorduk. Hatta
başka mahallenin çocukları geliyor, orada turnuvalar düzenleniyordu. Büyük sahalarda oynamak mümkün değildi çünkü abiler vardı, onlar müsaade etmiyordu.
İstanbulspor ile yollarınız nasıl kesişti?
Tesadüfen oldu. Eski İstanbulsporlu futbolcu abimiz İbrahim Toker vardı. Ben o zamanlar İstanbul dışına transfer olacaktım. Transfer içinde istediğim para beş yıllık okul masrafımın bana ödenmesiydi ama İbrahim Toker, İstanbul’dan uzaklaşmamamı, göz önünde olmamı istedi. Bu benim için tabii ki hayırlı bir haberdi. Ben de İstanbul dışına çıkmadım. 1968 yılında İbrahim Toker İstanbulspor’un seçmelerine beni götürmüştü. Geç kalmıştık ve ben oyuna giremedim. Aradan 15-20 dakika geçince oyuna aldılar. Fakat
iki üç defa top geldi. Baktım dışarıdan beni çağırdılar ben de gitmedim. Kızdım bu duruma. Meğerse yeterli görmüşler, ondan dolayı çağırıyorlarmış. Sonradan çıkınca öğrendim. İstanbulspor’da futbola başladım ve beş sene oynadım. Sonrasında da Fenerbahçe’ye transfer oldum.
İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye transfer oldunuz. Bu süreçte oynadığınız futbol herkesi mest etti. Fenerbahçe’deki futbol bahseder misiniz?
Milli takıma seçildiğim zaman 1970 yılında 21 yaşındaydım. O dönemler İstanbulspor’da oynuyordum. Öyle pek kolay değildi o dönemde genç futbolcuların milli takımda oynaması. Üstelik İstanbulspor’da oynuyorsanız. Genelde oyuncular Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’dan alınırdı. Benim haricimde bir de Cemil Turan’ı örnek verebilirim. İnönü stadında İstanbulspor-Trabzonspor maçı oynadık. Takımda santrafor yoktu. Santrafor oynadım ve 2 gol attım. Şenol Güneş’in ilk Trabzonspor formasıyla oynadığı maçtı. Bu maçta gösterdiğim performans çok beğenilmişti. 1973 yılında Fenerbahçe’ye transfer oldum. 10 yıllık bir Fenerbahçe maceram var. Bu dönem zarfında dört defa lig şampiyonu olduk ve sayısız kupa kazandık. Bu arada sakatlık dönemim oldu, çapraz bağlarım kopmuştu. 1977’den 1981 yılında kadar
sürdü sakatlığım. Almanya’da ameliyatımı oldum. Alman Milli Takım doktoru beni ameliyat etmişti. Hatta kendisi şöyle bir şey söylemişti, “Bu ameliyatı yapıyorum ama futbol oynamanı garanti edemem”. Daha sonra tekrar yeşil sahalara geri döndüm, kendisi de bu durumdan oldukça mutluydu. 1982-1983 sezonunda jübilemi yaparak Fenerbahçe’de lig ve kupa şampiyonluğuyla futbolu bıraktım.
Unutamadığınız bir anınız var mı?
İlk A Milli Takım maçımı unutamadım. Batı Almanya ile 1-1 berabere kaldığımız maçtı. Öyle bir rakiple oynuyorsunuz ki dünya futbolunda ilk 10’a girecek kişiler bunlar. Franz Beckenbauer, Gerd Müller, Jürgen Grabowski, Sepp Maier, Jupp Heynckes, Herbert Wimmer gibi nice isimle karşı karşıya oynamak müthişti. Köln’de oynamıştık. Tribünlerde birçok Türk vardı. Sol bek oynuyordum ve kimseyi geçirmiyordum. Sürekli oyuncu değiştiriyorlardı o bölgede. Yani başarılı bir maç çıkardığımı söyleyebilirim. Göztepe kalecisi rahmetli Ali Artuner “işimi kolaylaştırdın” demişti.