spot_img

Kablosuz Haberleşmede Bir Devrim Radyo Frekansları

Kablosuz

Radyo frekansı (RF) tanımını günümüzde birçok sahada duyuyoruz. Elimizden düşüremediğimiz cep telefonu ve televizyon gibi cihazların radyo dalgaları ile çalıştığını bilmeyenimiz yoktur. Aslında kablosuz iletişim teknolojilerinin temelini oluşturan radyo frekansı terimi başlı başına bir bilim dalıdır. Kablosuz haberleşmenin de temelini oluşturur. Radyo frekansı, kablosuz iletişimle haberleşmede en çok tercih edilen yöntemlerden biri. RF haberleşmenin başrolünde elektromanyetik dalgalar var. Frekans bandı ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun belirlediği frekans tahsis tablosuna göre belirleniyor. Veri transferi ve iletişim uygulamalarında bu bant aralıklarının sadece belirli kısımları kullanılabilir.

Kablosuz

Kablosuz haberleşmedeki ilk kural sinyalin verimli bir şekilde yayılmasıdır. Çünkü iletişim kurabilmek için öncelikle bulunulan noktaya ilgili radyo sinyallerinin ulaşıyor olması gerekir. Bu nedenle RF haberleşme sistemlerinde öncelikle RF sinyalini en iyi şekilde yayacak ve üretilen frekansın dalga boyu ile uyumlu bir anten tercih edilmesi gerekir. Antenler pasif devre elemanlarından biridir. Ana prensipleri, radyo frekans sinyallerini havaya yaymak ve karşı alıcıya iletmektir. Yanlış boydaki anten vericileri tercih edildiğinde sonuç başarısız olur. Çünkü sinyal istenilen oranda yayılamaz.

Yayılan sinyallerin evrende neden yok olmadığını merak ettiniz mi hiç? Cevabı ise yeryüzünden yaklaşık 60 km ile 1100 km arasında yükseklikte yer alan iyonosfer katmanında gizli. İyonosfer sayesinde bu sinyaller evrende kaybolmuyor ve yansıma yaparak dünyaya geri dönüyor. Radyo dalgalarına ne ölçüde etki edeceğini önceden saptamak ve hesaplayabilmek için iyonosferin yapısını yakından tanımak gerekiyor. Güneş ışınlarının yoğunluğu, gece ve gündüz farkı ve hatta mevsimler dahi iyonosfer katmanındaki yapıyı etkileyebiliyor. Değişen elektron yoğunluğu ise iyonosferin radyo dalgalarına etkisini belirliyor.