”Teknolojiyi Kullanan Değil, Üreten Bir Ülke Olmalıyız”; Sanayi kollarının gelişerek çağın gerekliliklerine uygun hale gelebilmesi, otomasyon sektöründeki gelişmelere bağlı olarak gerçekleşiyor. Türkiye’nin endüstrileşmesi yolunda önemli bir misyon üstlenen, otomasyon sektörünün tek derneği Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği’nin başkanı Dr. Hüseyin Halıcı ile bir araya gelerek sektör hakkındaki değerlendirmelerini dinledik. Halıcı, derneğin faaliyetleriyle ilgili merak ettiğimiz soruları yanıtlayarak, yeni hedeflerinden bahsetti.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Elektronik ve Haberleşme bölümünden mezun oldum. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Elektronik ve Haberleşme Anabilim Dalı Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Yüksek Lisans Programına girdim. Şu anda HALICI Elektronik Ltd. Şti.’nde Genel Müdür olarak iş hayatıma devam ediyorum. Aynı zamanda uzun yıllardır üyesi bulunduğum ve 3., 4. ve 5. dönem Yönetim Kurulu üyeleri arasında yer aldığım, 6. dönemde ise Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yaptığım ENOSAD – Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği’nde yeniden başkan olarak görevimi sürdürüyorum.
Derneğin kurulma nedenini ve hikayesini dinleyebilir miyiz?
ENOSAD, 2004 yılında kurulmadan önce sektörün önde gelen firmaları tarafından birçok kez oluşum toplantıları gerçekleştirildi. Amaç, sanayinin temel taşı olan bu sektörün varlığını ortaya koyacak, bilinirliğini sağlayacak bir çatı oluşturmaktı. Değerli hocamız Dr. Emin Olcay başkanlığında sektörde yer alan çok değerli 16 firma ile derneğimizin kuruluşu gerçekleşti. Sonrasında sektörde söz sahibi önemli firmalar, sektörü temsil eden bu platforma davet edildi. Ulusal ve uluslararası menşeli 16 kurucu firmanın üyeliği ile başlayan bu yolculuğumuzda bir teknoloji platformu olarak tanımladığımız derneğimizde bugün fabrika otomasyonu, proses otomasyonu, montaj hattı otomasyonu, robotik otomasyon vb. alanlarda hizmet veren ve konularında uzman 106 firmamız yer alıyor. Dernek, kurulduğu günden bugüne kadar endüstriyel otomasyonun sektörünün tek başına bir sektör olması ve hükümet nezdinde sektörün tanıtılması, sorunları, ihtiyaçları ve çözümleri konusunda bilinçlendirme girişimlerini de sürdürmeye devam ediyor. Ülkemizin kalkınmasında önemli rolü olan sektörümüzü tek bir çatı altında toplanan sektör konumuna getirme çalışmaları derneğimiz tarafından sürdürülüyor.
ENOSAD olarak faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
Göreve geldiğimiz andan itibaren tek hedefimiz, kuruluşundan bu yana tüm yönetimlerin uyguladığı gibi, her biri çok değerli olan üyelerden oluşmuş derneğimizi layık olduğu en iyi noktaya ulaştırmak olmuştur. Bu yapıyı göz önünde bulundurarak daha önce yapılmaya başlanan çalışmaların devamını sağlamakla beraber, dünyada yaşanmakta olan gelişim ve değişime bakıldığında bugün teknolojide gelinen en önemli nokta dijitalleşmedir, yani diğer bir deyişle, ilk olarak 2011 yılında Alman hükümetinin tanımıyla “Endüstri 4.0” evrimidir. Bu gelişmelere bağlı olarak ülkemizde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda 2017 yılı başında Sayın Bakanımız Dr. Faruk Özlü’nün başkanlığında “Sanayide Dijitalleşme Platformu” kuruldu. Bu “Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu”nda, derneğimiz ENOSAD, direkt Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın önerisi ile yer almış ve 2017 başı itibarıyla platformun 6 çalışma grubundan ‘Sanayide Dijital Teknolojiler’ ve ‘İleri Üretim Teknikleri’ gruplarında çalışmalarına devam ediyor.
“Üretimi teşvik ederek ve AR-GE faaliyetlerini destekleyerek
yüksek katma değer yaratan bir ülke konumuna gelebiliriz.”
Türkiye’de endüstriyel otomasyon sektörü şu an ne durumdadır?
TÜİK’in verilerine baktığımızda; Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayii ihracatı içindeki payı yüzde 2,7 imalat sanayii ithalatı içindeki payı yüzde 15,8 olarak görülüyor. Bu noktada karşımıza teknolojiyi
sadece kullanan değil, üreten bir ülke olmamızın ne denli önemli olduğu karşımıza çıkıyor. Endüstriyel Otomasyon sektörünün ileri teknoloji kullanması ve teknolojik ürünlerin satımı ile şekillenmiş pazarın büyümesiyle gerek teknolojik üretim gerekse teknolojik hizmet üretimi konusunda çalışmalar artıyor. Ülkemizde birçok sektörde olduğu gibi endüstriyel otomasyon sektörü de dışa bağımlı. Endüstriyel Otomasyon sektörünün temel girdilerinin bir kısmı ithal edilmekle birlikte olaya salt bu açıdan bakılması doğru değildir. Bir ülke sanayisindeki otomasyon seviyesi, o ülkedeki ürünlerin kalitesini ve dolayısıyla rekabet etme seviyesini belirleyen en önemli faktördür. Sektörlerin rekabet edilebilirliğini, verimliliğini artırmakta, kaliteyi yükseltmektedir. İnsan – makine iş birliği temelinde buna en güzel örnek Türkiye’nin parlayan yıldızı “Makine İmalat Sektörü” nün ihracat şansını Endüstriyel Otomasyon sektörü artırıyor.
Sektörün en önemli problemleri nelerdir?
Otomasyon sektörünün gelişiminde yaşanan en büyük eksiklikler, yapılan yatırımların yetersiz olması ve kamu ve özel sektörün henüz otomasyonun getirileri hakkında istenilen düzeyde bilinirliğinin sağlanamamasıdır. Bu noktada bizlere büyük görevler düşüyor. Gelişmiş ekonomilere sahip ülkeler ile ülkemiz sanayisi arasındaki fark temelde AR-GE ve otomasyondur. Bu nedenle devletin yeterli alt yapı ve yatırım desteği sağlaması gerekiyor. Üretim ve yatırım teşvik edilerek, AR-GE faaliyetleri desteklenerek yüksek katma değer yaratan bir ülke konumuna gelebiliriz. Diğer sektörlerde olduğu gibi, otomasyon sektöründe de en büyük s orunlardan biri mühendisten ziyade, sistemleri kullanma yetisine sahip teknik eleman yetersizliğidir. Bu konuda da en büyük görev teknik ve mesleki okullara düşüyor. Bu bağlamda gerek nitelikli teknik eleman ve gerekse kalifiye insan gücünün yetiştirilmesi hem teknik ve mesleki okullar hem de üniversitelerin Avrupa standartlarında sağlayacağı bir eğitim sistemi ile mümkün olacaktır.
Endüstri 4.0 sektörü nasıl etkilemektedir?
Günümüzde imalat sektörü gelişen teknoloji, insanların yaşam şekilleri ve beklentilerinden etkilenerek
şekilleniyor. Artık teknolojinin gelişimi ile insan faktörünün minimum olduğu bir üretim amaçlanıyor. Özellikle bilgisayar teknolojilerinin olağanüstü hızla gelişimine paralel olarak akıllı fabrikalar dönemi başlayacaktır. Bu dönem günümüz başlangıç alınarak Endüstri 4.0 olarak tanımlanıyor. Makinalarda her bileşenin birbiriyle haberleştiği, kendi kendine karar veren ve denetleyen üretim tesisleri devri başlayacaktır. Siber Fizik Sistemler olarak tanımlanan ya da “IoE” Internet of Everythings olarak da tanımlanan yapay zekaya sahip üretim sistemleri hayal edilmektedir.
Özetle akıllı makinalar dönemi yaygınlaştığında, ki yaygınlaşma için start alındığını görüyoruz, o zaman en az adamla en az enerji ile en yüksek verim ve kalitenin yaratılması sonucu işletmenin kar maksimizasyonunun yolu açılmış olacaktır. Bunu en çabuk yapan üreticiler rekabette yalnız kalacaklardır. Geleneksel yöntemlerle
yapılacak üretimler ise muhtemelen bu durumda girdileri açısından rekabet avantajlarını kaybedecekler
ve dolayısıyla satış şanslarını kaybetme riskleri doğacaktır. Ülkemiz için Endüstri 4.0 orta gelir tuzağından kurtulabilmek için yapısal dönüşümde anahtar konumdadır. Ülkemizde yaratıcılık ve yenilikçiliği tetikleyeceği ise çok açıktır. Teknolojiyi sadece kullanan değil, mutlaka üreten ve geliştiren bir ülke olmamız hedeflenmelidir. Endüstri 4.0 ise bu amaca yönelik çok iyi bir fırsattır.
“Ülkemiz için Endüstri 4.0 orta gelir tuzağından kurtulabilmek için
yapısal dönüşümde anahtar konumdadır.”
Dünyada endüstri 4.0 konusunda önemli gelişmeler yaşanmakta. Türkiye’de bu konuda durum nedir?
Endüstri 4.0, diğer bir deyişle “Dijitalleşme” konusunda ülkemizde çalışmalar yapılmaktadır. Bu yapılan çalışmalar sonucunda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 2017 yılı başında ülkemizdeki en üst seviyedeki iş dünyası ve özel sektör temsilcisi kurum ve kuruluşların (TOBB / TİM / TÜSİAD / MÜSİAD / YASED ve TTGV) başkanlarının İcra Kurulu üyesi olduğu “Sanayide Dijital Dönüşüm Platformu” kurulmuştur.
Bu platformun bünyesinde de ülkemizin bu konudaki durumunu tespit etmek, ihtiyaçlarını belirlemek ve gerekli strateji planlarını yapmak ve teknoloji yol haritalarını hazırlamak düşüncesiyle çalışma grupları oluşturmuştur.
Bu çalışma grupları kendi alanlarında bağımsız olsalar da bir bütünün parçaları konumundadırlar. Fabrika Otomasyonu, Proses Otomasyonu, Montaj Hattı Otomasyonu, Robotik Otomasyon vb. alanlarda tüm sektörlere hizmet sağlayan, ileri teknolojileri kullanan ve uygulayan ulusal ve uluslararası menşeli firmaların üyesi bulunduğu ve bu anlamda bir teknoloji platformu olarak faaliyet gösteren derneğimiz ENOSAD da bu platformun bünyesinde oluşturulan 6 çalışma grubundan ‘Sanayide Dijital Teknolojiler’ ve ‘İleri Üretim Teknikleri’ gruplarında çalışmalarını sürdürmektedir. ENOSAD’ ın ulusal ve uluslararası menşeli tüm üyeleri ‘Endüstri 4.0’ ı geliştirmek ve uygulamak adına belli bir bilgi birikimine sahiptir.
Önümüzdeki dönem hedefleriniz neler?
Geçmiş dönemlerde emeği büyük olan tecrübeli üyelerimizin yanı sıra bu dönemde aramıza katılan çalışma arkadaşlarımızdan oluşan yeni ekibimizle, derneğimizin tüm üyelerini de içine alan bir yapıyı içerisindeyiz. Onlardan gelecek görüş ve önerileri de dikkate alarak ve mümkün olduğunca uygulayarak daha aktif olarak çalışmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar başlanan çalışmalar bir yandan devam ederken diğer yandan derneğimiz, üyelerimiz ve sektörümüz adına yeni projelerimizi de hayata geçirmeyi hedefliyoruz.
Ülkemizin içinde bulunduğu durum nedeniyle yeniden istikrarlı bir yapıya kavuşması yönündeki çalışmaların tüm sektörlere olumlu yansıması noktasında endüstriyel otomasyon sektörüne de yeni bir ivme getirmektedir. Bu ivme ile beraber yatırım ortamında kalıcı ve uzun vadeli çözümler sağlanmadığı takdirde gelişme arzu edilen seviyelere ulaşmayacaktır. Ayrıca diğer önemli bir husus ise; yıllarca dile getirilen Üniversite-Sanayi İş birliğinin tam anlamıyla işlevselliğinin sağlanamamış olması. Üniversiteler, sanayinin gerçekten bir parçası olmalıdır. Pratik uygulamalarda en az bilimsel makaleler kadar öğretim üyelerinin kariyerlerine etki sağlamalıdır. Pratik eğitim üniversite de oluşmalıdır. Örneğin, Almanya’da şirketler ile birlikte ürün geliştiren üniversiteler bizde meslek liselerinde olduğu şekilde belli sayıda öğrencisini yıl boyunca şirketlere gönderiyor. Bu yapıyı harmanlayan üniversitelerde hayata uygulanabilen bazı alt bölümlerin oluşması gerekiyor. Bilgisayar altyapısını endüstriye uygulamak için bilgisayar mühendisliği ile elektronik mühendisliği arasında başka tanımların ortaya çıkacağına eminiz.