Teknolojik Devrim: Otonom Araçlar
Dünya ekonomisine can veren sektörlerden biri de şüphesiz otomobil sektörü. Araç teknolojilerinde sürücüsüz araç modeline geçişin son yıllarda oldukça hızlandığını ve ilgi gördüğünü söylemek mümkün. Dijital çağın yeni dünyaya yön verdiği sürücüsüz araç teknolojisini kullanan ülkeler arasında ABD, İngiltere, Çin, Güney Kore, Hollanda, Almanya ve Singapur da var. Taşımacılık sektörünün evrim niteliğindeki değişimi gün geçtikçe hızını artırırken, bu teknolojiyi belediyelere kadar taşıyan California ve Arizona eyaletleri, dünyaya örnek teşkil ediyor.
Otomotiv sektöründeki gelişmeler, 4. Sanayi Devrimi’ne doğru atılmış en büyük adımlar arasında yer alıyor. Piyasada değer kazanmış araçlar göz önüne alındığında araçların yaklaşık %30 gibi bir oranda elektroniğe dayalı olduğunu görebiliriz ve bu oranın, sektörün gelecekteki inovasyonları ile birlikte %80 dolaylarına çıkacağı tahmin ediliyor. Otonom araçlarda sensör verileri, geniş veri analizleri, makine öğrenmesi ve M2M makineler arası iletişim sistemi gibi sistemler nesnelerin interneti felsefesinin başarılı bir şekilde uygulanması için büyük önem taşıyor. Piyasada yer alan otonom araçlar, sensör verilerini ve analizlerini değerlendirip makine öğrenmesiyle birlikte hareketlerini sağlıyor.
Gelişen teknolojiyle yaşamımızın önemli bir parçası
olabilecek otonom araçlar, birkaç yıl içinde yola çıkmaya hazırlanıyor.
100 Yıl Sonra Gelişen Teknoloji Yola Çıkıyor
Otonom araçlar, içerisinde bulundurdukları otomatik kontrol sistemleri sayesinde bir sürücüye gerek kalmaksızın, trafik akışını ve çevresini algılayarak herhangi bir müdahaleye uğramadan seyir halinde gidebilen otomobillerdir. GPS, lidar, radar, bilgisayar görüşü gibi teknolojiler kullanarak çevreyi algılayabilen sürücüsüz araçların tarihine bakacak olursak; 1920’li yıllarda göze çarpan bazı sistemlerin, bu teknolojiyle ilgili ipuçları verdiğini görebiliriz. Sürücüsüz trafiğe çıkan ilk araç 1984 yılında Carnegie Mellon Üniversitesi’nin üstlendiği navlab ve ALV projeleriyle gerçekleştirildi. Bu projeyi 1987 yılında Mercedes-Benz firmasının ve Bundeswehr Üniversitesi’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği Eureka Prometheus projesi takip etti ve sonrasında binlerce araç üretilse de yalnızca birkaçı trafiğe çıktı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte araçlarında akıllı sistem teknolojilerini kullanan üreticiler kervanına arama motoru devi Google’da katıldı. ABD merkezli şirket ilk otonom araç prototipini 2014 yılında insanlarla test etmeye başladı. Son derece farklı bir görünüme sahip olan bu araçlardan 100 adet üretildi ve farklı bölgelerdeki çeşitli testlerde denendi. Gelişen teknolojiyle yaşamımızın önemli bir parçası olabilecek otonom araçlar birkaç yıl içinde yola çıkmaya hazırlanıyor. Büyük otomotiv üreticileri bu konuda yapılan hazırlıkların 2025 yıllına kadar tamamlanacağını ve otonom araçların aktif olarak trafikte olacağını belirtiyor. Ancak yeni bir çağın başlangıcı olabilecek bu teknoloji devrimi ürünü ile ilgili birtakım sorunlar da var. Sürücüsüz araçların kullanımıyla birlikte çevresini tamamen algılayamayan sensörlerinin, trafik kazalarına neden olacağı gibi varsayımlar akıllarda soru işareti bırakıyor.
Piyasada yer alan otonom araçlar, sensör verilerini ve analizlerini
değerlendirip makine öğrenmesiyle birlikte hareketlerini sağlıyor.
Ayrıca otonom otomobillerin, trafiğin yoğun ve sorunlu olduğu büyük kavşaklarda verebileceği yanlış
tepkilerin olasılığı ve kararsız kalma halinde neden olabileceği kazalar da bu varsayımlar arasında yer
alıyor. Otonom araçların önündeki en önemli engellerden biri de fiyat faktörü. Yüksek maliyetli Lidar (Lazer Radar) sisteminin kullanılacak olması, planlanan araçlara eklenen her yeni gelişim teknolojisi, otomobil fiyatlarında binlerce dolar fiyat artışına sebep olacaktır.
Otonom Araçlar Fırsat Eşitliği Sağlayacak
Ortaya atılan olumsuz varsayımların yanı sıra sürücüsüz otomobillerin engelli vatandaşları trafiğe kazandırarak fırsat eşitliği yaratması sebebiyle önem taşıdığını unutmamak gerekiyor. İnsanların hatalarından dolayı yaşanan trafik kazalarının önüne, kurallarla beraber mükemmel bir şekilde çalışan ve uyum sağlayan sürücüsüz otomobiller ile geçilmesi, hedeflenen gelişmeler arasında. Paylaşımlı taşıtların yaygınlaşması ile trafik kazalarının azalması ve sürat sınırlarının yükselmesiyle birlikte trafik sıkışıklığının da azalacağı düşünülüyor.