spot_img

Teknokent: AR-GE ve Girişimcilikle Türkiye’yi Geleceğe Taşıyor

Teknokent

İstanbul Teknokent, yenilikçi firmalarıyla Türkiye’nin inovasyon birikimine katkı yapıyor. AR-GE odaklı faaliyetlere uygun bir ekosistem oluşturan teknokent, ileri teknoloji alanında çalışan yerli ve uluslararası şirketleri bir araya getiriyor. İstanbul Teknokent Genel Müdürü Yasin Erol ile bir araya gelerek faaliyetlerini konuştuk.

İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü içinde 40 dönüm alan üzerine kurulu olan teknokentimiz, 2012 yılında faaliyete başlamıştır. 16 bin metrekare kapalı alanda 872’i AR-GE personeli olmak üzere toplamda 1018 kişiyi istihdam ediyoruz.

Dünyada AR-GE ve yenilik çalışmaları gittikçe artan bir öneme sahip. Bu tarz çalışmalar aynı zamanda ekonomik büyüme ve kalkınma performansını etkileyen faktörler arasında önemli de bir yerde. Ülkeler artık ürettikleri bilgi ve geliştirdikleri teknolojiler ile küresel ve bölgesel rekabette pozisyonlarını
farklılaştırabiliyorlar. İstanbul Teknokent ENTERTECH olarak bizlerin de temel öncelikleri arasında Türkiye’mizin gelişmesi için çalışmalar yürütmek var. Bu kapsamda; Araştırma – Geliştirme (AR-GE) Faaliyetleri ve İnovasyon, Girişimcilik, Üniversite-Sanayi İş birliği ve Uluslararasılaşma temel önceliklerimizin başında yer alıyor.

Teknokent

Bir işletmeyi faaliyete geçirmekten ziyade bir yenilik geliştirmek, bir değişim başlatmak olarak ifade edilen girişimciliğin kalkınmada önemli bir faktör olduğu birçok çalışmada vurgulanıyor. Girişimcilik, yeniliklerin ortaya çıkması, uygulanması ve yayılmasında, yeni sektörlerin oluşmasında anahtar rol oynuyor. Gerek tüketici taleplerinin gerekse teknolojinin hızla değiştiği ve geliştiği günümüzde kalkınmada öncü olmayı hedefleyenlerin yenilikçilik konusunda da öncü olmaları bir gereklilik. Ekonomik kalkınmayı hızlandıran girişimcilik, yeni istihdam alanlarının oluşmasına ve üretimin artmasına destek olur. Sınırlı kaynakları daha etkin bir şekilde kullanarak yeni ürünler ortaya çıkaran girişimciler yüksek katma değerin oluşmasına da katkı sağlar.

Ülkemizde girişimciliğin önündeki en temel sorunlar; girişimcilerin pazarlama ve yönetim gibi konularındaki eğitim yetersizliği, iş fikirlerinin doğrulanamaması ve konuya ilişkin bilgi ve vizyon
eksikliğidir. Bu sorunların giderilmesi amacıyla iş fikri sahiplerinin girişimcilik ekosistemine dahil olması ile süreç içerisinde iş fikirlerinin güçlü ve zayıf yönlerini görme ve onlara çözüm üretebilme imkanı doğuyor. Ayrıca girişimcilerden, iş fikirlerinin Türkiye ve dünya ölçeğindeki değerini tespit edebilme gibi yetiler kazanmaları bekleniyor.

Teknokent

BİGGİST projesi kapsamında, yeni iş fikri sahiplerine uygun eğitim ve mentorluk desteği verilerek, iş fikirlerinin her anlamda test edilmesi, geliştirilecek ürünlere yönelik pazar analizi yapılması, iş fikirlerinin ürüne dönüşme ve ticarileşme noktasında yapılması gereken faaliyetlerin her aşamasında gerekli danışmanlık ve eğitim hizmetleri sağlanacaktır. İstanbul Teknokent’in oluşturduğu girişimcilik kültürünün devamı niteliğindeki BİGGİST ile AR-GE ve yenilik çalışmalarını ortaya çıkaran girişimcilik faaliyetlerini besleyecek model mekanizmaların oluşturulması için çalışıyoruz. Sürecin başarıyla tamamlanması sonucu ticarileşen ürünlerle özelde Marmara Bölgesi’nin genelde ise ülkemizin ekonomik değer oluşturmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Uzun vadede Türk sanayisinin rekabet edebilirliğini ve verimliliğini yükseltmek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katma değerli ve ileri teknoloji ürünlerin üretildiği bir yapı haline dönüşmesine katkı sağlamak istiyoruz.

Teknokent

İstanbul Teknokent’te, Türkiye’de yer alan diğer teknokentlerde olduğu gibi büyük oranda yazılım – bilişim (yüzde 56) firmalarına ev sahipliği yapıyoruz. Bünyemizde yer alan firma yelpazesini mümkün olduğunca geniş tutmayı hedefliyoruz. Ağırlıklı olarak öne çıkan diğer sektörleri sıralayacak olursak; biyoteknoloji, sağlık, medikal, elektrik-elektronik, kimya, ileri malzeme teknolojileri ve diğer teknolojik konularda çalışan yenilikçi firmalar yer alıyor.

Dünyada teknokent/teknopark faaliyetleri 1951 yılında Silikon Vadisi Stanford Araştırma Parkı ile başladı. Ülkemizde ise 1990’lı yılların başında KOSGEB ve üniversiteler iş birliği çerçevesinde teknoloji merkezleri çalışmaları başladı. 2001 senesinde teknoloji geliştirme bölgeleri (TGB) kapsamlı tanımlanarak ciddi ve hızlı adımlar atılmaya başlandı. Aradaki 50 yıl, özellikle de teknoloji alanı
düşünüldüğünde, uzun bir zaman dilimi. Ancak Teknoloji Bölgeleri Kanunu ve uygulama yönetmeliğinin
yayınlanması ile son 15 yılda TGB alanında önemli adımlar attık. Günümüzde 52 ilde 81 adet TGB
kurulmuş olup bunlardan 56 tanesi faal durumdadır. Özellikle son dönemde devletimiz tarafından devreye alınan AR-GE’ye yönelik teşvikler ile TGB’lere olan talep artıyor.

TGB’lerde özellikle ülkemizin ihtiyaç duyduğu, ihracat potansiyeli olan ve katma değeri yüksek tüm hizmet ve ürünlere odaklanılıyor. Yani TGB’lerimiz, ülkemizin kalkınmasında önemli rol oynuyor. TGB’lerin tam olarak istenen seviyede işlevini yerine getirebilmesi için özellikle yeni kurulan şirketlerin ihtiyaç duyduğu mentorluk hizmetlerini (finansal, akademik vb.) daha etkin bir şekilde sürdürmesi gerekiyor. Ayrıca girişimcilerin ihtiyaç duyduğu fon kaynaklarına ulaşım noktasında ara yüz görevi görmesi de son derece önemli. Günümüzde özellikle genç olan pek çok girişimci için, yurt dışına açılmak hedef olmaktan çok flu bir hayal şeklinde. Bu noktada teknokentler, uluslararası arenada yapacakları atılımlarla, TGB firmalarının uluslararası alanda kendilerini tanıtma ve bu pazarlara açılma adına önemli bir basamak rolü üstlenmelidir.