spot_img

Ligde Kalıcı Olmak En Büyük Hedefimiz

Türk futbolu yakın zamanda yeni teknik direktörler kazanmaya başladı. Bu isimler yaptıkları çalışmalarla ve farklı bakış açılarıyla kulüplerine ve Türk futboluna önemli katkılar veriyor. Profesyonel anlamda ilk kez teknik direktörlük yapan Osman Zeki Korkmaz’da bu teknik direktörlerden biri. Korkmaz, İstanbulspor’u play-off’a yükselterek ve sonunda şampiyonluğu kazanarak kariyerine zirvede başladı. Sezonun üçüncü haftası İstanbulspor’u devralan Korkmaz, oyun felsefesi ve vizyonuyla İstanbulspor’da önemli bir değişim yarattı. Süper Lig hasretine 17 yıl sonra son veren İstanbulspor Teknik Direktörü Osman Zeki Korkmaz ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Ligde

Hocam sizi tanıyabilir miyiz?

1982 Trabzon doğumluyum. 1989 yılında ailemle birlikte İstanbul’a geldim. Futbola da 1992 senesinde Maltepespor’un altyapısında başladım. Daha sonrasında da 1997 yılında İstanbulspor’a transfer oldum. 2000 yılında Marmara Üniversitesi Spor Akademisi Antrenörlük bölümünde lisans eğitimime başladım. Eğitime başladığım dönemde de futbolu bıraktım. Okulu bitirdikten sonra askerlik eğitimimi tamamladım. 2006 yılında da Fenerbahçe altyapısında antrenörlük görevini üstlendim. Aynı zamanda da yüksek lisans eğitimime başladım. Daha sonra farklı kulüplerde de antrenörlük deneyimleri yaşadım.

Ligin üçüncü haftasında İstanbulspor’un başına geçtiniz. Profesyonel anlamda ilk teknik direktörlük deneyiminiz. Bu süreç nasıl gelişti?

As Başkanımız Ömer Sarıalioğlu ile 1 sene öncesinde kendisiyle dost hane bir sohbetimiz olmuştu. Sonra lig başladı. Ligin 2. haftasına başlamadan ben tatile giderken Ömer Bey beni kulübe çağırdı. Başkanla görüşmeler yaptık. Başkan, ‘Senle şartlarla anlaşırsak çalışırız’ dedi. Ben de şart yok başkanım çalışabiliriz dedim ve sözleşmeleri imzaladık.

İstanbulspor bu başarıya ulaşmasında neleri doğru yaptınız?

Antrenörler bu tür durumda genelde taktiksel süreçleriyle ilgili konuşur. Bu kısmını işin uzmanlarına bırakıyorum. Ben bu süreçte başarılı bir organizasyon şeması oluşturdum. Taktiksel çalışmaların yanı sıra ekip içerisindeki görev dağılımları, bir günün, ayın, haftanın nasıl planlaması gerektiği ve mikro, makro planlamalar yaptık. Toplam kalite yönetimi bir profesyonel kulübün olmazsa olmazıdır. Bu kavramı bir örnekle açıklamam gerekirse, ben lig boyunca kuvvet salonuna ve analiz toplantılarına hiç girmedim. Herkes kendi uzmanlık alanına göre iş sorumluluklarını alması gerekiyor. Kocaeli’ndeki final maçından önce analizcimiz ‘Hocam bu akşam final maçı olduğu için analizi sen anlat” dedi. Ben de kabul etmeyerek 38 maç sen anlattın bunu da sen anlat bir farkı yok dedim.Bu tür organizasyon şemalarında başarı kaçınılmaz oluyor. Arkadaşlarımız daha çok üretken oldular. Özellikle de futbolcularla bağı kuvvetlendi. Bunun sonucunda da futbolcuların motivasyonu arttı.

İstanbulspor ligde en fazla gol atan ikinci takım. Hücumcu bir yapısı var. Bu oyun anlayışı yeni liginizde de devam edecek mi?

Üst liglerde yardımcı antrenörlük yaparken 1. Ligi takip ediyordum. Bir önceki seneki play off dönemini hatırlarsanız takımımızın hücum organizasyonları vardı ama belli başlı setlere bağlıydı. Bu setler rakipler tarafından öğrenildikten sonra da üretkenlik azalmıştı. Bizim oyunumuzda 3. bölge olarak tabir edilen hücum sonlandırma bölgesinde futbolculara belli başlı rol öncelikleri anlatarak o süreçte futbolcuyu özgür bırakıyoruz. İşin başlangıç noktasını futbolcuya gösteriyoruz sonuçlandırma da doğaçlamalarına izin veriyoruz. Burada da geçen sene oynadığımız bir ana formasyon var bu sene farklı formasyonlarla çeşitlendirmeyi planlıyoruz. İşin özeti; ayaklarımız yere sağlam basacak bir oyun planlaması yapıyoruz.

Bu seneki hedefleriniz nedir?

Geçtiğimiz sene ligin en çok gol atan takımının yanı sıra ligin izlerken en keyif veren takımıydık. Süper Lig’de bu oyun kültürümüzü tekrar sahaya yansıtmayı hedefliyoruz. Bunu yaparken de futbolcu kısıtlayan değil özgürleştiren oyun formasyonuyla pozitif futbol oynamaya devam edeceğiz. Tabii ki en büyük hedefimiz ligde kalıcı olmaktır.

Kariyer hedefiniz neler?

İstanbulspor ile 5 yıllık bir anlaşma imzaladım. Ama ilk 2 sene içerisinde Süper Lig’e çıkartamazsam görevi bırakırım demiştim ve sonunda da başarıya ulaştık. Profesyonel teknik direktörlüğümün ilk senesinde bu başarıya ulaşmam ayrı bir gurur kaynağı. Kendime bu tür hedefler koymaya seviyorum çünkü beni motive ediyor. Süper Lig’de oyun kültürüyle adından söz ettiren bir teknik direktör olma hedefim var. Orta vadedeki hedeflerim arasında kariyerime Avrupa’da devam etmek istiyorum.

Sezon içerisinde sizi en çok mutlu eden ve en çok üzen olaylar desek? Neler söylemek istersiniz?

İç sahadaki Boluspor maçı beni en çok üzen maçtı. En çok sevindiğim maç ise farklı bir oyun formasyonuyla oynadığımız ve deplasmanda kazandığımız Eyüpspor maçıydı. Bu maç futbolcuların özgüvenlerinin artmasına yol açtı hem de maçı bir play off mantığıyla oynamıştık. Maç sonunda birbirimize bu şampiyonluk maçıydı demiştik. Deplasmandaki Erzurumspor maçı da plaf off tarihinin belki de en etkili oyunuydu. Bu maçta şampiyonluk mesajını da vermiştik.

Teknik direktörlük kariyerinizde örnek aldığınız idol isimler var mı?

Modern futbolun ataları Valery Lobanovski ve Rinus Michels’i ayrı bir yere koymakla birlikte Arrigo Sacchi, Rarlf Rangnick, Jürgen Kloop gibi isimler futbol mantelitesini en iyi şekilde ortaya koyan teknik direktörlerdir.Tüm hikayeye bakmak gerekirse benim rol modelim Alex Ferguson. Çünkü oyuncuyu bulup, öğreterek ve yetiştirerek bir yıldız çıkartacak yeteneğe ve bilgiye sahip. Ferguson 26 yıllık Manchester United kariyeri boyunca United’ın son 5 senede harcadığı paranın yarısıyla sayısız kupa kazandı.

Altyapı faaliyetleri hakkında neler söylemek isterseniz?

Büyükçekmece’deki tesislerimiz altyapı anlamında geliştirilmeye çalışıyor. Beşiktaş’a transfer ettiğimiz Emrecan Uzunhan’da geçen sene alt yapıdan A Takım’a çıkardığımız futbolcumuzdu. Her sene alt yapıdan 4 tane oyuncu A Takım seviyesine çıkartmanız çok zor. Altyapıdaki bazı eksikliklerimizi gözlemliyoruz bunun için altyapı organizasyonlarımızı geliştirmemiz gerekiyor.

“Bizim oyunumuzda 3. bölge olarak tabir edilen hücum sonlandırma bölgesinde futbolculara belli başlı rol öncelikleri anlatarak o süreçte futbolcuyu özgür bırakıyoruz.”

İstanbulsporlular camiası ilgili düşüncüleriniz neler?

İstanbulspor bir irfan yuvasıdır. İstanbulspor üreten kimliğiyle ve toplumsal hafızamızda yer etmiş ve geri dönmeyi düşünmeyenlerin, önce vatan diyenlerin kulübü. Buradan 14’lük, 15’lik geri dönmeyi düşünmeyen İstanbul liseli şehitlere selam olsun. İstanbulspor, Cemil Turan, Alpaslan Eratlı gibi Türk futboluna birçok efsanevi isim kazandırdı.

Tüm futbolseverlerin İstanbulspor’a sempati duyduğunu düşünüyorum. İstanbulspor az taraftarıyla birlikte sempatik görünen tek takım olduğunu söyleyebilirim. Süper Lig’de oynayacağımız keyif verici futbolla, taraftarları tribünlere çekmeye başaracağız.

Türk futbolunun dünya futbolu içerisindeki yeri sizce nedir?

Futbolu seven ve ilgi duyan diğer toplumlar altyapıdaki oyuncuların sporla birlikte eğitimin gelişmesine önem veriyor. Biz Türkler ise futboldaki görsel şovu çok seviyoruz. Dünya futbolundaki yerimiz Avrupa’daki 5 major ligden sonra geliyor. Ne yazık ki biz bunu para harcayarak yapıyoruz. Major ligler ise bunu, marka geliştirerek, oyuncu eğiterek ve para harcayarak yapıyor. Ülke olarak oyuncu eğitilmesinde ve geliştirilmesinde ciddi sıkıntılarımız var. Lig kalitesi anlamında bazı ülkeler bile bu konularda bizden daha iyiler. Major liglerden Türkiye gelen futbolcuların asıl nedeni ne yazık ki para.