12.9 C
İstanbul
19 Nisan Cuma

Buy now

spot_img

”Dünyanın 48 Efsanesi Arasındaki Tek Türk Sporcuyum”

39 golle Avrupa gol kralı, Türkiye’de bir sezonda en çok gol atan futbolcu, altın, gümüş ve bronz ayakkabı sahibi ve yakın dönemde İsviçreli bir istatistik kurumu tarafından belirlenen dünyanın 48 efsanesi arasında yer alan tek Türk sporcu… Evet, tahmin ettiğiniz gibi Tanju Çolak’tan bahsediyoruz. Çolak’ın bir mahalle takımıyla başlayan futbolculuk hikayesi, İstanbulspor’la son buldu. Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdıran Tanju Çolak’la futbola dair içten ve samimi bir sohbet gerçekleştirdik.

Samsun’daki mahallemde tanınan bir futbolcu adayıydım. Mahalle takımında oynuyordum. Tabii ki imkanlarımız da çok kısıtlıydı. Topumuz patladığında içerisine gazete kağıtları koyarak oynamaya devam ederdik. O zamanlar çok sevdiğim Çiftlikspor vardı. Başkanı bir gün yanıma geldi, “Samsunspor ile maç yapacağız sen de oynar mısın?” dedi. 12 yaş grubuyla statta ilk defa maça çıkacaktım. Hemen teklifi kabul ettim. Mavi beyaz formaları vardı. O forma benim için çok değerliydi çünkü forma alacak bir maddi gücümüz de yoktu. 3-4 gün sonra stadyuma gittik ve maçı 6-1 kaybettik. Tek golü de ben atmıştım. Karşı takımın hocası Cumhur Dilek soyunma odasına geldi ve beni takımında görmek istediğini
söyledi. 12 yaşımda Samsunspor’un alt yapısında oynamaya başladım. Cumhur hocanın Yolspor’a geçmesiyle birlikte de 15 yaşımda Yolspor’da top oynamaya başladım. 17 yaşımı bitirmeden hem Beşiktaş’tan hem de Trabzonspor’dan transfer teklifleri almaya başladım ama Samsunspor’a imza attım. İlk profesyonel maçımı Giresunspor’a karşı oynadım ve bu maçta da gol attım.

80 ve 95’li yıllar arasında futbolcuydum. Şimdilerdeki gibi teknolojik gelişmeler futbolun yanından
bile geçmiyordu. 450 gramlık top yağmur yağdığında 2 kilo oluyordu. Sahalar deseniz günümüzdeki gibi değil, antrenman koşulları kötü. Ben böyle bir dönemde futbol oynadım. Biz futbola profesyonel bakıyorduk ve hazırlıklarımızı ona göre yapardık.

Günümüz futbolcularının bakış açısını değiştirmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Ronaldo, Messi gibi profesyonel bakan futbolcular zaten farkını gösteriyor. Ronaldo, evinin bir bölümü özel antrenman sahası olarak tasarlatmış. Ancak Türk futbolculardaki bakış açısı şu; “3’er Milyon Euro’dan 3 yıllık anlaşma yaptım mı benim hayatım garanti” diyorlar. Büyük paralar kazanmaya başladıktan sonra futboldan başka şeyler düşünmeye başlıyor hepsi. “Hangi işe yatırım yapayım? Nereden arsa alayım?” gibi. Kültürel anlamda da kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Üniversite bitiren futbolcu sayımız bile çok az. “Türk futbolu neden gelişmiyor?” sorusunun cevabı sizce de çok ortada değil mi?

Samsunspor’da 2 kez 1. Lig’de, 2 kez de Süper Lig’de olmak üzere 4 kez üst üstte gol kralı oldum. Bu başarılarımdan sonra 1987-88 sezonunda Galatasaray’a transferim gerçekleşti. Birçok kulüpten teklif aldım ama Galatasaraylı olduğum için bu kulübe imza attım. Galatasaray formasıyla ilk sezonumda 39 gol attım. Rahmetli Metin Oktay’a ait bir sezonda en çok gol atma rekorunu kırmak bana nasip oldu. 5 sene üst üste gol kralı oldum. Aynı zamanda 39 golle Avrupa liglerinde o yıl en çok gol atan futbolcu
unvanını da kazandım. Bir Türk futbolcu olarak altın, gümüş ve bronz ayakkabının sahibi olmak oldukça
gurur verici. Yakın dönemde İsviçreli bir istatistik kurumu tarafından belirlenen dünyanın 48 efsanesi arasında tek Türk sporcu olarak yer aldım.

Galatasaray benim için sevda fakat sevdamızı yarıda kestiler. Kırgınlığım hala var. 5 sene futbol oynadıktan sonra 1991 yılında Galatasaray’la anlaşamadım ve Fenerbahçe’ye imza attım. Fenerbahçe’den sonra İstanbulspor’da 4 ay oynadım. Jübilemi Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynayarak yapmayı çok arzu ettim ama Galatasaray kabul etmedi.

Türk futbol tarihinde eşine benzerine rastlanılmayan bir mücadeleydi. İlk maçta 3-0 yenilmiştik. İkinci maçı 5-0 kazanmıştık. 3 golü ben atmıştım. Bu maçla ilgili üzüldüğüm noktalardan biri de Neuchâtel Xamax maçının kazanılmasındaki en büyük pay sahibinin Mustafa Denizli olarak gösterilmesidir. Futbolda %50 oyuncunun kalitesi, %25 hocanın ve %25’de yönetimin etkisi vardır. Bunların birleşimiyle şampiyonluk ya da başarı gelir. Neuchâtel Xamax galibiyetinin tarihi geliyor, televizyon programlarında Mustafa Denizli çıkıp konuşuyor. Bu başarının asıl sahiplerini neden konuk almıyorlar? O maçta 3 gol atan kişiyi de konuk almalılar.

Galatasaray’da oynarken 3-0 öndeyken, 4-3 kaybettiğimiz Fenerbahçe maçında çok üzülmüştüm. 3 golü de ben atmıştım. En mutlu olduğum maç tabii ki Neuchâtel Xamax ile oynadığımız maçtı. Böyle maçlar 100 yılda bir gelir.

Neuchâtel Xamax’a attığım 4. gol. Bir de Galatasaray’a yeni gelmiştim. Sakaryaspor maçında röveşata ile attığım golü unutamıyorum.

Kendime bu konuda çok kızıyorum. Planlamamda hata yaptım. Futbol dışına çıkmamam gerekiyordu. O yıllara dönsem kesinlikle kariyerime teknik direktör olarak devam ederdim.

Cengiz Ünder, Yusuf Yazıcı, Cağlar Söyüncü gibi isimler Türk futbolu için özel oyuncular. Bu gibi isimlerde artış olması lazım. Burak Yılmaz ve Cenk Tosun futbolu bıraktıktan sonra milli takımımızın forveti kalmayacak.

İstanbulspor Türk futbolunun en büyük kulüplerinden biri. Köklü geçmişi olan ve bağları çok kuvvetli bir kulüp. Son dönemdeki başarılı yükselişi beni mutlu ediyor. Umarım devamlılığı olur ve başarıları uzun sürer.