18.2 C
İstanbul
16 Nisan Salı

Buy now

spot_img

”Beşiktaş, Halkın Takımıdır.”

Gençlik yıllarında İstanbulspor formasını terleten ve hem iş dünyasının hem de spor camiasının önemli simalarından olan Ahmet Ürkmezgil ile bir araya geldik. 7 senelik Beşiktaş Genel Sekreterliği’nden sonra bir süredir spor yöneticiliğine ara veren Ürkmezgil’le Beşiktaş’ın şampiyonluğundan İstanbulsporluluğa kadar birçok konuyu konuştuk. İstanbulsporlu olmayı, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçeli olmak gibi ayrıcalıklı olarak gördüğünü ifade eden Ürkmezgil’e keyifli bir röportaj yaptık.

Ahmet Bey sizi tanıyabilir miyiz?

1954 yılında doğdum. Çok genç yaşlarda iş hayatına atıldım. Tercüman Gazetesi’nde muhasebe alanında 14 yıl çalıştım. Siyaset, ekonomi ve spor yazarlarıyla aram iyiydi fakat spor gazeteciliğinin önemli isimlerinden olan Orhan Ayhan, İslami Çupi, Güven Taner ve Atilla Gökçe gibi efsane bir kadroyla gece gündüz beraberdik. 7 yıl boyunca Beşiktaş Genel Sekreterliği yaptım. Matbaacılık alanında faaliyet gösteren Promat Matbaacılık’ın da kurucusuyum.

İstanbulspor’da oynadığınız yıllarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Futbol hayatım çok kısa sürdü. İmkanlarımız çok kısıtlıydı. 16-17 yaşlarında İstanbulspor Genç Futbol Takımı’na girdim. 1969 – 1970 yıllarında 2 yıl boyunca oynadım. İstanbulspor’da simgeleşmiş isimlerden olan Dimitri Pantazi’yle genç takımda yer aldım. Gençlik yıllarında İstanbulspor formasını terleten ve hem iş dünyasının hem de spor camiasının önemli simalarından olan Ahmet Ürkmezgil ile bir araya geldik. 7 senelik Beşiktaş Genel Sekreterliği’nden sonra bir süredir spor yöneticiliğine ara veren Ürkmezgil’le Beşiktaş’ın şampiyonluğundan İstanbulsporluluğa kadar birçok konuyu konuştuk. İstanbulsporlu olmayı, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçeli olmak gibi ayrıcalıklı olarak gördüğünü ifade eden Ürkmezgil’e keyifli bir röportaj yaptık. Ayrıca Kaptan Serkan, sonradan Galatasaray’a giden Faruk ile beraber oynadık. İyi bir kadroya sahiptik ve Türkiye şampiyonu olduk. Sarı siyahlı formayı giyiyor olmak çok kıymetliydi. İstanbul Lisesi’nin getirdiği cezbedici bir algıda da vardı tabii. 2 senelik İstanbulspor kariyerimden sonra Karagümrük’e transfer oldum. İlk profesyonel futbol kariyerim Karagümrük’te başladı ve zaten z1 sene oynadıktan sonra okul, evlilik ve kısıtlı imkanlar üst üste gelince futbolu bırakmak zorunda kaldım.

Sarı siyahlı camiayla ilgili neler söylemek istersiniz?

İstanbulsporlu olmayı, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçeli olmak gibi ayrıcalıklı olarak görüyorum. Muhakkak her kulübün kendine özgün ayrıcalıkları ve değerleri vardır. İstanbulspor’un okulla getirmiş olduğu değerler, çok farklı bir aidiyet duygusunu ortaya çıkardı. İstanbulspor Derneği’nde 3 yıl kadar yöneticilik yaptım ve burada o aidiyet duygusunun ne kadar kuvvetli olduğu gördüm. Mustafa Yurttaş ile birlikte büyük özveriyle çalıştık. İstanbulspor o dönemlerde amatör ligden bal ligine yükseldi. Sonra yöneticiliği bırakmak zorunda kaldım. Futbolculukta az aldığım İstanbulsporluluğun tadını yöneticilik kariyerim boyunca almaya çalıştım diyebilirim. Mustafa, hiçbir beklentisi olmadan büyük bir emekle kulübün içerisinde yer aldı. Tüm bunlar büyük aşkla yapılan şeyler. İstanbulspor sevgidir, bağlılıktır.

İstanbulspor’un birçok etkinliğine zaman buldukça katılıyorsunuz? İstanbulspor camiası sizin için ne ifade ediyor?

Diğer büyük takımlarda olduğu gibi İstanbulspor’un geçmişinde de önemli isimleri var. Zaman buldukça Cemil Turan, Yılmaz Urul, Alpaslan Eratlı ve Zorbay Kalkan gibi önemli isimlerle bir araya geliyoruz. İstanbulsporlular Derneği’nin organizasyonlarında da camianın önemli simaları buluşuyor ve hasret gidiyor. Türk futbolunun efsane isimlerinin bu camia için bir araya gelmesi büyük gurur kaynağı.

Beşiktaş’ın şampiyonluğuna gelelim. Zorlu bir seneyi geride bıraktık. Seyircisiz geçen bir senenin sonunda şampiyonluğa ulaşıldı. Neler söylemek istersiniz?

Kısıtlı bir kadroyla çok zorlu bir sezon geçirdik. Her şampiyonluk
çok kıymetlidir fakat bu seneki şampiyonluk daha değerli oldu.
4 büyükler için seyirci büyük bir faktördür. Seyirci; maçı çevirir, maç kazandırır. Bu sene seyircilerden yoksun bir şekilde maçlar oynandı. Sergen Yalçın’ın büyük bir başarısı söz konusu. Formdan düşen birkaç futbolcuyu bile sıcak ve diri tuttu. Rakiplerine göre kadro derinliği olmayan bir kadroya sahipken
oyuncularından maksimum seviyede faydalandı. Lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası’nı kazanmanın
yanı sıra Rıdvan Yılmaz ve Ersin Destanoğlu gibi genç yetenekler de kazandı.

Beşiktaş Şampiyonlar liginde mücadele edecek. Neler söylemek istersiniz?

Genel sekreterlik dönemimde Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi grubundan rekorlar kırarak, namağlup lider çıktı. Bütçeleri çok güçlü olan takımlara karşı mücadele etmek kolay değil. Sergen Hoca’nın liderliğinde arzuladığımız başarıları bu sene yakalayabiliriz.

En çok sevindiğiniz ve duygulandığınız Beşiktaş maçı hangisi?

Beşiktaş öyle kanımıza işlemiş ki her galibiyet benim çok özeldir. Chelsea’yi 2-0 ve Barselona’yı 3-0 yendiğimiz maçları unutamam mesela. En çok duygulandığım maç ise 1980’lerin başında Beşiktaş
ligde çok zorlu bir süreçten geçiriyordu. Tercüman Gazetesi’nde olduğum zamanlardı. İnönü’de
basın tribününde oturuyordum. Beşiktaş tribünleri birden coşkuyla takımı desteklemeye başladı. O
anda öyle etkilendim ki ağlamaya başladım. Bu olayı anlatınca bile hala tüylerim diken diken oluyor.
Beşiktaşlılık budur. Her kulübün bu tarz hikayeleri vardır ama Beşiktaş’ın hikayeleri bambaşka. Çok büyük bir kulübüz. Süleyman Seba ile güzel zamanlarımız oldu. Hele ki onun ağzından Beşiktaş’ı dinlemek paha biçilemez. Beşiktaş, her şeyden evvel aşktır, halkın takımıdır.