spot_img

Medikal Cihaz Sektöründe Yenilik ve Yerli Üretim

Medikal

Medikal cihaz sektörü çok genç bir endüstri kolu olmasına rağmen dünyadaki yapıya paralel olarak büyümeyi sürdürüyor. Hastalıkların teşhis ve tedavisiyle birlikte yaşam kalitesinin yükseltilmesinde önemli bir yere sahip olan medikal cihazları konuşmak üzere Ertunç Özcan Medikal Cihazlar Genel Müdürü İbrahim Çetinkaya ile bir araya geldik.

1968 yılında kurulan firmamız, başlarda yalnızca yurtdışından medikal cihazlar getirerek satış yapan ithalatçı bir firma olarak hizmet veriyordu. 2003 yılında “Ertunç Özcan Medikal AR-GE”nin devreye girmesiyle birlikte yerli üretim süreçlerimiz de başlamış oldu. Yeni doğan kuvözü, LED fototerapi cihazı, radyant ısıtıcılı açık yatak, bebek kotu, infant yoğun bakım modülü ve anestezi cihazlarının üretimini gerçekleştirerek yurt içi ve yurt dışında satışa sunuyoruz. Aynı zamanda Arçelik gibi elektronik firmalarına ve savunma sanayi kurumlarına da gelen talepler doğrultusunda ürün geliştiriyoruz. Oluşturduğumuz sistemlerde dünyadaki son teknolojiyi kullanarak hareket ediyoruz. Şirket olarak amacımız; ülkemize hizmet etmek ve dünyadaki rakiplerimizin önüne geçmemizi sağlayacak ürünler üzerinde yoğunlaşmak. Üretimin hiçbir sürecinde taklide başvurmuyoruz, doktorlarımızdan, hemşirelerimizden destek alarak ve yılların vermiş olduğu tecrübemize dayanarak ihtiyaçlara uygun ürünler tasarlıyoruz. Kullanıcı görüşlerine verdiğimiz önem ve sürekli gelişme çabamız bizleri bugün bulunduğumuz konuma ulaştırdı. Şu anda Türkiye genelinde yaklaşık 5000’in üzerinde cihazımız hastanelerde kullanılıyor. Dünya genelinde de hemen hemen 3000’e yakın cihazımız çalışır durumda. Ve her geçen gün portföyümüze yeni ürünler katıyoruz. Ertunç Özcan Medikal AR-GE olarak 5 yıl boyunca ODTÜ Teknokent’te bulunduk. Son 1 yıldır da yeni açılan Teknopark Ankara’dayız. Buraya taşınmamızın en temel nedeni üretim için çok uygun bir ortam barındırması. Diğer teknoparklarda üretim alanları kısıtlı ve imkanlar da yetersiz. Çoğunlukla Türkiye’de ilk olan ürünler ortaya çıkardığımız için Teknopark Ankara’nın üretim imkanları bizler için oldukça faydalı oluyor. Bütün AR-GE ve üretim süreçlerimizi bu bölgede tamamlayarak Ankara Polatlı’da bulunan mekanik fabrikamıza ulaştırıyoruz. Orada montajı tamamlanan ürünler, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yerine sevk ediliyor.

Benim yolum 2003 yılında AR-GE firmasının devreye girişiyle birlikte kesişti. Bu firmanın ortağı olarak göreve başladım. Elektrik – Elektronik Mühendisi olan oğlum İsmail Çetinkaya da bu firmada benimle birlikte çalışıyor, ürün geliştirme süreçlerini birlikte yürütüyoruz.

Medikal

İki firmamız ortaklık yapısı olarak birbirinden tamamen ayrı. İki ayrı firma oluşturmadaki temel amacımız şirket içerisindeki körleşmeyi ortadan kaldırmaktı. Üretim ve satışın aynı çatı altında olması yapıyı hantallaştırarak yeniliklerin önünü kapatabiliyor. Biz üretim ve satışı ayrıştırarak daha başarılı olabileceğimizi düşündük, nitekim haklı da çıktık. AR-GE’yi üstlenen şirketimiz bütün üretim süreçlerini tamamlıyor, Ertunç Özcan firmamızsa yurt içi ve yurt dışı satış süreçlerini yürütüyor.

Ertunç Özcan genelinde 180 kişi çalışıyor, Ertunç Özcan Medikal AR-GE’de ise 28 kişiyle devam ediyoruz. Bu 28 kişinin 15’i mühendis, geri kalanlar ise teknik eleman veya yardımcı elemanlarımız.

Medikal

Medikal elektronik gibi süreçleri zorlu olan bir sektörde ve yine titiz çalışma gerektiren savunma sanayinde hizmet veren bir firma olarak partnerlerimizi çok iyi seçmemiz gerekiyor. Eğer Özdisan Elektronik gibi bir tedarikçiyle çalışmıyor olsaydık süreçlerimiz çok daha zor olacaktı. Çünkü elektronikte çok fazla yan sanayi ürün var, bunlardan hangisinin kaliteli olduğunu ayırt etmekse tamamen başka bir uzmanlık alanı. Özdisan, tedarik ettiği hiçbir üründe istediğimiz kalitenin dışına çıkmıyor. Ayrıca ürünü kendimiz dizayn ettiğimiz için belirli kalite testlerinden geçmiş malzemeler talep ediyoruz. Bu noktada bizler de zor bulunan ürünleri tercih etmeyerek Özdisan’ın işini kolaylaştırmış oluyoruz. Böylelikle ortaya ortak bir başarı çıkmış oluyor. Özdisan’ın tesislerinde yaptığımız testler de çok başarılı sonuçlarveriyor. Bu bahsetmiş olduğumuz elektronik kart tesislerinden önce yapılan kartlarda hata oranı yüzde 40’larda seyrediyordu. Hata oranları şimdilerde neredeyse yüzde sıfıra indi. Bu konuda şirket Genel Müdür Yardımcısı Okan Bey’e ve diğer üst düzey yöneticilere müteşekkiriz. Normalde ürünlerin tedarik sürelerinin uzunluğu bizleri sıkıntıya sokabilirdi bu sorunu da aşmanın bir yolunu bulduk. Özdisan Elektronik bizim sipariş akışlarımızı kontrol ederek talep edebileceğimiz ürünleri önceden tahmin ediyor ve bizden kritik stok istiyor. Böylelikle teslim süreleri ciddi anlamda kısalmış oluyor.

Türkiye’de medikal cihaz geliştirmek başlı başına zor bir iş. Savunma sanayi ile kıyasladığımızda bu farkı daha yoğun olarak görebiliyoruz. Konu medikal olunca çok sıkı denetimler devreye giriyor. Ürettiğiniz cihazlar zorlu testleri geçmek zorunda. Medikal elektronik alanında bu kadar zorlukla karşılaşıp bunlarla baş etmeyi öğrendikten sonra savunma sanayi daha kolay gelmeye başlıyor. Elbette orada da çeşitli testlere ve kontrollere tabi tutuluyorsunuz ancak hiçbiri medikal elektronik kadar zorlayıcı olmuyor. Medikal elektronikte bütün testleri başarıyla geçen cihazların bir de klinik kontrolü yapılarak hasta üzerindeki etkileri gözlemleniyor. Satış sürecinde de benzer zorluklarla karşılaşılabiliyor. Bütün bu aşamalar nedeniyle bir ürünü geliştirip piyasaya sürmeniz yaklaşık 3 yılı buluyor. Teknolojinin kendini bu kadar hızlı yenilediği bir devirde süreçlerin bu kadar uzun sürmemesi gerekir değil mi? Bu aksaklıkların en temel nedeniyse Türkiye’de ürünleri teste tabi tutan firmaların yabancı oluşu. Bu firmalar süreçleri kasıtlı olarak yavaşlatarak kendi ülkelerine ait ürünlerin satışını artırmak istiyor olabilir.

Biz dünyadaki gelişmeleri yakından izlediğimiz için şu anda takip eden değil, takip edilen firma konumundayız. Doktor, hemşire ve kullanıcılarla sürekli iç içe olduğumuz için onların isteklerini yakından takip etme fırsatımız oluyor. Bu kişilerin ihtiyaçlarını da değerlendiriyoruz. Klinik çalışmaları yakından takip ederek buna uygun yeni ürünler geliştiriyoruz. Bu noktada rakiplerimizin arkamızdan geldiğini söyleyebilirim. Mesela bizim tasarladığımız sarılık cihazı dünyada tektir ve rakiplerimiz hala sarılık tedavisinde bizi geçebilmiş değiller. Eskiden sarılığa yakalanan çocuklar 10 – 15 günlük tedavi süreleriyle karşılaşırlardı, biz bu süreyi 1-2 güne kadar düşürdük.

Bizim şu anda yerlilik oranlarımız yüzde 85’in üzerinde. Çoğu ürünümüzde yüzde 95’e kadar yerlilik belgemiz mevcut, hatta en çok yerli malı belgesine sahip şirket olduğumuzu söyleyebilirim.

Ben 30 yıldır bu sektörün içindeyim, 30 yıldır da ülkemizdeki ve dünyadaki fuarlara katılıyorum. Ancak her geçen yıl ülkemizdeki insanların fuarlara olan ilgisinin azaldığını görüyorum. Müşteri artık satıcının ayağına gelmesini istiyor, kendisi fuar fuar dolaşmayı tercih etmiyor sanıyorum. Tabi hala fuarı görmeye gelen ciddi bir kesim var ancak alıcı kitlesi fuarlardan yavaş yavaş çekiliyor. Mesela hastanelere satış yapmayı hedefliyorsunuz ancak satış pazarlama sorumluları ürünlerinizi hastanede görmek istiyor, fuar alanında değil. Eskiden fuarlarda büyük oranda ürün satışı gerçekleşirdi, artık satışlar neredeyse sıfıra indi. Fuarların en büyük avantajı, ziyarete gelen devlet büyüklerine kendinizi gösterme şansı elde edebilmeniz.

Medikal alanda yenilikleri teknolojik olarak takip etmek zorundayız. Zaten işiniz AR-GE ise ve bir teknokentteyseniz durmanız imkansız, durduğunuz anda yok olursunuz. Ürünlerimize yenilik katma anlamında çalışmalarımız hiç durmadan devam ediyor, kullanıcılarımızdan gelen talepleri anlık olarak dikkate alıyoruz. Aynı zamanda savunma sanayi alanında çok daha fazla büyümek istiyoruz.