spot_img

İstanbulspor’un Yükselişi ve Alt Yapının Önemi

İstanbulspor'un

1926 yılında kurulan İstanbulspor, Türk futbolu için bir mihenk taşı. Ülke futboluna adını altın harflerle yazdıran birçok oyuncu İstanbulspor ile üne kavuştu. Bir zamanlar Süper Lig’in önemli ekiplerinden biri olan sarı siyahlılar, yeniden ait olduğu yere, Türk futbolunun zirve ligine çıkmak istiyor. Modern tesisi, alt yapı çalışmalarıyla örnek alınacak kulüplerden biri olan İstanbulspor’un Yönetim Kurulu Üyesi Sebahattin Sarıalioğulları ile bir araya gelerek İstanbulspor’a dair keyifli bir söyleşi yaptık.

Kendinizi tanıtır mısınız? Sebahattin Sarıalioğulları kimdir?

1938’de Trabzon’un Of kazasında doğdum. Trabzon’un Of kazasından Saral ailesinin büyüklerinin oğluyum. İlk ve ortaokulu Of’ta okuduktan sonra yatılı olarak Trabzon’a liseye gittim. Futbol hayatına Of’ta ilkokuldayken başladım. Boyum uzun olduğu için futbol oynarken benim kaleye geçmemi söylediler. Ben de kaleye geçtim, başarılı da oldum. Zaten voleybol da oynuyordum.

Peki hangi takımla futbola başladınız?

Yol Spor’da başladım. O zaman Trabzonspor yoktu. Of’ta okul takımında oynuyordum. Lise takımındayken kalecilik yaptım. Orada dikkat çektiğimiz için bizi Yol Spor’a davet ettiler. Yol Spor’da kaleci olarak oynamaya devam ettim. Hatta Yol Spor karayollarının takımıydı. Ben hem lisede okudum hem de karayollarında Yol Spor’dan ayrılmayayım diye işe girdim. Ve hatta o genç yaşta işe girmek bizi
erken yaşta emekliliğe faydası oldu.

Daha sonraki futbol yaşantınız nasıl oldu?

Yol Spor’da iki sene devamlı oynadım. Ondan sonra lise ikiden terk ederek askere gittim. Denizli’de askerlik yaptım. Askerde Denizli Kara Gücü vardı. O zaman çok meşhur futbolcular vardı. Fenerbahçeli Avni Kalkavan, İstanbulsporlu Kel İhsan – İhsan Baytar, Beşiktaşlı Bahattin Baytar. Onlarla beraber de 2 sene askerde futbol oynadım. Onların kalecisiydim. Orada da 2 sene oynadıktan sonra askerden memlekete döndüm. O zaman futbolda para yoktu. Aşağı yukarı bir cep harçlığına oynanıyordu. Bu dediklerim 60-64 yılları arasında. Futbolda para olmadığı için ticari hayata başladık. Futboldan doymadan biz futbolu bıraktık. Futbolda çıkış yolu yoktu. Gençliğimizde zevkimize takımlarda oynadık. Ama istikbalimizi kazanmak için o zaman futbolda günümüz şartları yoktu. Şimdilerde futbol sanayileşti ve tamamıyla maddiyata döndü. O zaman her şey bir sevdayla başlardı. İşte sporcu olmamızın en büyük avantajı; Trabzon’da tanındık. Herkes bizi sadece bir lisede talebe değil, Trabzon’da top oynayan bir iyi kaleci olarak da tanırdı. O zamanlar çok çevremiz oldu.

O zamanlar Trabzon’un en büyük kulüplerinden birisi miydi Yol Spor?

O zaman bölgeseldi takımlar. 12 takım vardı Trabzon’da. O 12 takım arasından şampiyon olurdu. Yani iyi bir takımdı. Zaten karayollarının nezaretindeydi. Ama işte dediğim gibi ondan sonra ticari hayata
döndük. Yıllar sonra İstanbulspor’la tanıştık. Sadece radyolarda İstanbulspor’u dinlerdik ve futbolcularını tanırdık. O zamanlar ki neşemiz zevkimiz radyodan maç dinlemekti. Televizyonlar yoktu. Hiç aklımın ucundan geçmezdi ki İstanbulspor’a yönetici olacağız, hizmet edeceğiz.

İstanbulspor'un
İstanbulspor ile tanışma hikayesinden de biraz bahseder misiniz?

Biz ailece spora yatkınız, toplum insanıyız. Böyle ferdi yaşamayı çok sevmeyiz. Toplumla beraber yaşamak, aile yapımızdan geliyor. Neticede işte bu spora olan yatkınlığımızdan dolayı Allah rahmet etsin, küçük kardeşim Ömer Sarıalioğlu ile birlikte İstanbulspor’la tanıştık. İstanbulspor, Cem Uzan’ın
takımıydı. İstanbulspor için kendisi çok büyük paralar harcadı ve böylelikle iyi bir dönem yaşadı. Cem Uzan’ın mallarına devlet el koyduktan sonra İstanbulspor’u da TMSF aldı. Birkaç sene devlette kaldıktan sonra İstanbulspor satılığa çıkarıldı. Satılığa çıkardığı zaman kardeşim Ömer Sarıalioğlu’da ihalesine girdi. İhaleye girenlerden biri de Saffet Sancaklı’ydı ve kulübü satın aldı. Ama Saffet Sancaklı bir iki ay
sonra tekrar Ömer’i aradı ve “kulübe ortak olur musun” teklifinde bulundu. Biz de %30 ortak olduk. İstanbulspor çok büyük bir marka ve kulüp. Yani hizmet etmekten zevk alıyoruz. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Saffet Sancaklı; “Ömer ağabey %50’sini al bu kulübün” dedi. Kardeşimle toplandık ve
biraz kendi aramızda tartışma yaptık. Saffet Sancaklı bu kulübü yeni aldı, niye %50’sini ortak ediyor diye bir incelemeler yaptık. Neticede bazı vergiler ve borçlar ödenmemiş. Daha sonrasında da kardeşim Saffet Sancaklı’yla oturdular, “ya kulübü al ya da ver” dedi. Neticede biz de kulübü satın aldık. Borçlarını
da tarafımızca kabul ettik. Rahmetli kardeşim borçlarını temizledi. Odur budur bu kulübe hizmet ediyoruz.. O tarihlerde ben alt yapıya eğildim. Daha çok alt yapılarda hizmet vermeyi düşündüm. Çünkü inançlarımız var. Alt yapısı olmayan bir takım hedefine doğru yürüyemez. Alt yapıdan yıldız yakalarsın. Avrupa’daki birçok takım kendi bütçesinin üçte ikisini alt yapıya, üçte birini A takımına harcıyor. Hep
alt yapıdan futbolcuları geliyor. Ama Türkiye’de maalesef bu yerleşmedi. Alt yapılara insanlar o kadar değer vermiyor. Herkes yıllık başarıyı yakalayayım, şampiyon olayım diye sezonluk düşünüyor.

İstanbulspor'un
İstanbulspor’un alt yapılaşmaya verdiği önemden bahsettiniz. Bu konuda neler yapıyorsunuz?

İstanbulspor’da alt yapılar kulübü satın aldığımız zaman Ataköy’de çalışıyordu. Fakat Ataköy’ü elimizden
çok kısa zamanda aldılar. O devirler çok çileler çektik ve sahasız kaldık. Sonrasında da Bakırköy’ün sahasına gittik. Bakırköy sahasında da olmadı. Ondan sonra Florya’ya gittik. Orada da devam edemedik. Şimdiki bulunduğumuz bu tesisin arsası kardeşimindi. Kardeşim, “İstanbulspor’u buraya yerleştireceğiz,
başka yolumuz yok” dedi. Allaha şükür şimdi buralar İstanbulspor’un kendi tapulu yeri. İstanbulspor’un şimdi şu anda malı, mülkü ve tapulu yerleri var. Küçükçekmece Amatörler Birliği Başkanı Seymen Gençtürk vardı. O bize çok yardımda bulundu. Küçükçekmece’de bize çalışma imkanı sağladı. Biz bütün takımları Küçükçekmece’ye getirdik. Orada da baya çalıştık. Alt yapılarla hiç ara vermeden çalıştık. Alt yapı olarak çok çocuk yetiştirdik. Bir yıldız yetiştirmek kolay değil. Bir çocukla en az 10-12 sene uğraşacaksın. Sabırla, çalışmakla… Bizim kendi takımımızda alt yapıdan gelen şu anda 3 tane direkt oynayan oyuncumuz var. Bu öyle kolay bir şey değil. Pandemi bize büyük zarar verdi, çalışmalarımızı aksattı. Dolayısıyla biraz geri kaldık. Yani şimdi özet olarak Türkiye’de futbolun ilerlemesi için futbol bir kendi ekolünü çıkarması lazım.